Taner Akçam'ın Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu kitabının, Ömer Laçiner tarafından yazılmış bir sunuş yazısı var. 10-12 sayfalık bu kısa metin gerçekten çok güzel ve orijinal bir erken Cumhuriyet dönemi Türk milliyetçiliği anlatısı sunuyor. Bu yazıda bu sunuşun tamamını paylaşmak isterdim fakat kitap yanımda bulunmuyor. Laçiner sunuşunda Cumhuriyet'in (2010'ların başında yavaş yavaş sarsılmakla birlikte) halen aşağı yukarı tabu statüsünde bulunan, milliyetçilik modelinin temelini oluşturan bazı önkabullerin arkasını epeyce eşeliyor. Bu anlayışların tabular haline gelmesinin, aslında, Balkan Savaşları'ndan Cumhuriyet'in kurulmasına kadarki dönemde bir cadı kazanına dönen Anadolu'da gerçekleşen bazı başka süreçlerdeki (Anadolu'nun Hırstiyan nüfustan arındırılması, o arındırılma esnasında işlenen katliamların ve büyük çaplı kapital değişiminin yeni çıkar ilişkileri, yeni dengeler, yeni işbirlikleri yaratması...) parçalı bulutlu durumun verdiği özgüvensizliğın sonucu olduğunu iddia ediyor. Zaten Akçam'ın kitabının önemli tezlerinden biri de buydu, bu bağlantı idi. Laçiner'in tabulaştırılan Büyük Milli Doğuş/Diriliş Anlatısı'na alternatif bir fikir cimnastiği yaptığı şu satırlar ise alıntılanmaya değer:
"Oysa, eğer 1923 Anadolu'sundaki halklar, devletin iktisadi, kültürel ve toplumsal ilişki kanallarını açmakla yetinen faaliyetinin yardımıyla doğal bir etkileşim sürecine sokulabilmiş olsalardı ve toplumun ortak kimliği her unsurun kendi katkılarını da taşıyacağının bilgi ve güveniyle yaşanacak bir sürece "emanet edilmiş" olsaydı; yeterince felaket, kan ve yıkım yaşamış, hangi eksikliklerinin onu "geri bıraktırdığı"nı, hangi eğilimlerin halkları boğazlaşmaya ittiğini savaşların ateşinde -kamu bilincinde değilse bile- görmüş, sezmiş bu halklar topluluğu, çok daha sağlam, çok daha yürekten sahiplenilmiş bir kimlik oluşturabilirlerdi."
Bana pek mümkün gelmedi ama hayâl hayâldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder