Size verilen yüzde 24 oy asla "size" değildi...
Toplandik biz...
Endişelerimizden ötürü...
(Bu betimlememin kısmen haksız olduğunu biliyorum, burada belediye seçimleri söz konusu olan...Çok başarılı cok değerli belediye başkanlarınız da kazananlar arasındadır... Haksızlık yapmak istemezdim..Ama Antalya örneği , bu seçimin genel itibariyle mahalli değil siyasi oldugunun en güzel örneğidir.Senden benden daha laik ve şehrine cok güzel hizmetler hediye etmiş bir başkan idi Menderes Türel... ta ki , Ak Parti'ye Antalyalıların şu ortamda daha fazla oy veremeyeceği asıl gerçek olandır...)
Bu, Fazıl Say'ın geçen seneki yerel seçimlerin ardından Deniz Baykal'a yazdığı ve "20-30 milyon insan" adına, Baykal'dan iktisadi realist maddi manevi ekonomik gerçekçi fikir ve projelerini sorduğu
efsane mektubun son kısmı. Mektup cumhuriyetçi hıncının zirve noktalarından biridir; içimi ne kadar kıydığını daha önce
belirtmiştim. Bugün bir şekilde yeniden bu mektuba takıldım ve Fazıl sağolsun yine sinirlerimi birazcık hoplattı. Hem "senden benden daha laik" ifadesinin gerzekliğine bir kere daha ibret ettim, hem de Fazıl Say'ın seçimleri değerlendirme biçiminin gerzekliğine uzandım. Bu vesileyle, böyle yetersiz bir insana, büyük-sorumlu-gözetleyip ikaz eden entelektüel pozisyonunu işgal ettiren toplum yapımıza bir kere daha lanet ediyorum.
Senden benden daha laik'e bakalım: bir kere sen kimsin, ben kimim? Yazan Fazıl Say. Hitap ettiği kişi Deniz Baykal ama yalnızca o değil. Facebook'taki izleyicilerine de hitap etmekte. Kendisine ve Deniz Baykal'a benzeyen insanlardan söz ediyor. Bu insanlar, bu söylemin içinde, laiklik konusunda geri kalanlara üstün vasıflarıyla fark atıyorlar. Laiklikte bir numarayı, üst düzeyi temsil ediyorlar. Niye böyle? Çünkü öyle... "
Senden benden daha laik", ifade kalitesi ve kavram kullanım bilinci
[1] açısından "
Ben laik olmasını istiyorum her şeyin ve ne mutlu Türkiye!" seviyesinde geziniyor. Bir de bundan önceki cumhurbaşkanının "
Laiklik adam olmaktır" şeklindeki aşırı anlamsız çıkışı vardı. Kavramın içeriğini nasıl da boşaltıyorlar, değil mi? Bir gün laiklik konusunda bir bilimsel toplantı düzenleyecek olursam kapısına "
Fazıl Say, Helin Avşar, Ahmet Necdet Sezer ve burslular giremez" levhası asacağım, yazıyorum buraya. Üçü de laikliği dış uzaydan gelen istilacıların sahip olmadığı ama ben sen ve bizim oğlanın sahip olduğu bir olumluluklar bütünü, bir sevgi kümesi olarak görüyor. Düşük düşüncenin bu kadarı sonra insanı
merkez-çevre'ci filan yapar. O yüzden bu laiklik konusundan çabucak kaçmalı.
İşte her neyse, bir de bu yukarıda bahsettiğim üst laikler konseyinin laiklik performansını değerlendirdiği başka biri var. O da, geçen dönemki Antalya belediye başkanı Türel (AK Parti). "
Türel'e bakıyorsun, baya baya bi laik sevgili Güntekin" hesabı, konseyden tescilli laik olmasına ve şehrine güzel hizmetlerde de bulunmasına rağmen, seçim "mahalli değil siyasi" nitelikte olduğu için CHP'nin adayına kaybetmiş
[2]. Buradaki mantığı ben göremiyorum; çünkü yazının geri kalanına göre, seçimin bu birbirini dışlayan iki kategoriden (!) mahalli olana değil siyasi olana göre belirlenmesinin nedeni, oy verişte hizmet değişkeninin değil, ulusal düzeydeki kavgaların belirleyici olması. Fakat eğer bu sonuca varıyorsak, örneklerimizde a) hizmeti olmayıp laik olduğundan seçilen; b) hizmeti olmayıp sırf laikliğe karşı olduğundan seçilen, c) hizmeti gani gani olup sırf laik olduğu için seçilemeyen, veya d) hizmeti gani gani olup laikliğe karşı olduğundan seçilemeyen adaylar olmalı. Menderes Türel hiçbiri değil. Hem
senden benden laik, hem de hizmeti var. Bu, -seçilmemesini tuhaf kılmakla birlikte- bizi Fazıl'ın vardığı sonuca götüren bir kombinasyon değil ki. Aksine, Türel'in senden benden laik olduğu verisi, Fazıl'ın "laik oylar laiklik için birleşti" iddiasını zayıflatıyor. Kavga o ise ve Türel de sınavı geçiyorsa kazanması lazım değil mi? Olmamış ama işte. İyice çorba oldu, buradan seçimlere gelelim evet.
Antalya'nın son seçimlerde el değiştirmesi, hatırlarsanız gerçekten de bir sürpriz olmuştu. Başbakan bile yaptığı değerlendirmede şehir halkını nankörlükle ithama çok yaklaşmış, "
Anlamak mümkün değil, bizzat 20 küsür kere gittim, açılışlar yaptım, şehir tarihinde görmediği hizmetleri gördü" gibi şeyler söylemişti. Onun da kaybedilen illere ilişkin düşüncesi, hizmetin değerlendirilmediği yönündeydi. Yani Fazıl'ın "mahalli değil siyasi" dediği... Yeterince uzaktan bakınca her seçim bu şekilde değerlendirilebilir; yani insan bu formül sayesinde tüm yerel seçimleri, genel söylemlerden apartılma ezberlerle anlamlandırma olanağı bulabilir. Fakat bana kalırsa, bu değerlendirme kolaya kaçma anlamındadır. Bizdeki genelci-ulusal gazetecilik ekolü siyasi "analiz" kültürü bu konularda pek derinlere inmez (en fazla büyük usta Yavuz Donat'ın
Bayburt hükümet konağının yanındaki kahveye iniyoruz...
Önümüze çayımız geliyor...
Ahmet dedeye sordum... Dede kim alır...
Yılların tecrübesiyle konuştu dede...
Menderes'ten beri tüm seçimleri bilmiş....
Tayyip alır oğul, dedi...
Delikanlı adam bir kere...
Yiğit... Mert... Reyim ona...
Lamı cimi yok...
Bayburt bu seçimde Ak Parti diyor....
Belki MHP zorlayabilir...
tarzı komik kahvehane sohbetleri işte!) ama her seçimde, olup bitene uzakta olanın, bilgisayarı başından atıp tutanın göremeyeceği yerel değişkenler ön plandadır. Antalya buna istisna değildir, muhakkak laiklik dışında (!) bin bir küçük konu da işin içindedir. Şahsen gidip araştırma şansım elbette yok, ama olup bitenin izleri bir ölçüde internet ortamında hissedilebiliyor. Ufak bir tarama yaptım; otoriter sonuçlara sahip olduğumu iddia etmeyeceğim ama İstanbul'dan duruma bakıp "
yerel meseleler önemli değildi 20-30 milyon laiklik için birleşti" demekten daha kayda değer bazı şeyler bulduğumu düşünüyorum: AK Parti'li bir yerel yazarın üç yazıdan oluşan değerlendirmesi öncelikli olarak seçimlerden önce "
bizi seçmezseniz hizmet alamazsınız" şeklinde algılanan bir çıkışta bulunan
M. Ali Şahin'i, sonucu garanti görüp çalışmayan ve CHP teşkilatının çok gerisinde kalan
parti il teşkilatını ve başkan
Türel'i sorumlu görüyor. Son yazının ikinci yarısında ise yazar başbakanın MHP'li seçmeni küstürmesi, Akaydın'ı doğrudan muhatap alması gibi hatalarını ve şehre yapılan çalışmaların esnafı ve minibüsçüleri kızdırması gibi etmenleri sıralıyor. Tramvay inşaatı, güzergâhta dükkânları olan esnafı, yeni getirilen akbil benzeri elektronik bilet sistemi de kazançlarını kayıt altına aldığı minibüsçüleri vurmuş.
Bu konuları anlatan bir Uludağ Sözlük yazarı, ayrıca Menderes Türel hakkında da
epey bir entry yazmış. Şimdi, katılalım-katılmayıp inatçı muhalif filan bulalım ama Türel hakkında Fazıl Say'ın "
senden benden daha laik ve hizmeti de olan" üfürüğü nerede, bu arkadaşın detaylandırdığı, ayrıntılandırdığı ve muhtemelen Antalya'da da konuşulup duran bu tanımlamalar nerede!
Seçimleri de zaten bunlar kazandırıp kaybettiryor, Fazıl Say'ın hikmetleri değil.
-----
[1] Kavram kullanım bilinçsizliği yazdım diye lütfen hemen "Yav, insan laik mi olur, devlet laik olur, insan olmaz" şeklindeki bayat ezberi tekrar ettiğim düşünülmesin. Benim bu konudaki pozisyonum şimdilik "devlet, eylemlerini bir dinden kaynaklanan mülahazalara dayandırmamalı, bunlardan arındırmalı; insanlar ise, ister bunlara göre, ister bunları dikkate almadan davranabilmeli" şeklinde.
[2] Menderes Türel hakkında Fazıl'ın yaptığı iki tespit, Türel'in seçim kampanyası için hazırlanan iki ayrı videoda kendini gösteriyor.
Bu birincisi, senden benden laik Menderes. Kültür adamı, sanat adamı. Antalya piyano festivalinde Fazıl'la birlikte sahneye çıkar, Bach çalar. Dünya kenti Antalya'ya yakışan uygar başkan:
Bu da ikinci Menderes. Katlı köprülü kavşaklarla, altyapı çalışmalarıyla tam bir hizmet gönüllüsü. Millet aşığı. Milletin değerlerine sahip çıkmış kampanyasında. Davul, zurna, bayrak. Parti ileri gelenleriyle hizmet coşkusunu paylaştığı bir dolu fotoğrafı var.